SANAL NARSİZM
Mitoloji; “Bir halkın kültüründe tanrılar, kahramanlar, evren ve insanın yaratılışına dair tüm sözlü ve yazılı efsane birikiminin ve bu efsanelerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayıp, inceleyen ve sınıflandıran çalışmalar bütünüdür” cümlesi ile açıklanır… Daha açık bir ifade ile mitoloji, genel olarak bir şeyin nasıl yaratıldığı veya nasıl meydana geldiği gibi konuları anlatır... Bunlardan biri de nergis çiçeğinin oluşumudur…
Ekho, Hera tarafından lanetlenmiş bir peri kızdır... Duyduğu her şeyin son sesini aklında tutup tekrar edip yansıtmak ile lanetlenmiştir… Bir de âşıktır bu peri kızı hem de kadir kıymet bilmeyen, Irmak Tanrısı Cephissus ve Su Perisi Liriope’nin oğlu Narkissos'a âşıktır… Âşıktır ama aşkını bir türlü dile getiremez çünkü lanetli lisanı buna elverişli değildir Ekho’nun... Narkissos'u gizli gizli izler durur…
Yine bir gün Ekho sevdiği adamı izlerken, o esnada Narkissos ile konuşan arkadaşının sesini yansıtır… Narkissos kendisine arkadaşlarının seslendiğini sanıp sesin geldiği yöne doğru koşar… Ekho, Narkissos'un kendisine koştuğu duygusuna kapılıp, onu kolların arasına almak isterken olanlar olur… Narkissos, Ekho'yu iter ve onu hiç umursamadan oradan uzaklaşır...
Gururu incinen Ekho bir mağaraya kapanır... Orada sessiz sedasız ölür... Geride sadece sesinin yansımaları kalır... Bize de bu trajediyi ve "Eko" yani ses yansıması kavramını hediye bırakır…
Ekho’nun bu hüzünlü ölümüne sinirlenen Tanrılar, Narkissos’u lanetler... Bir gün avlanmaktan yorgun düşen Narkissos dere kenarına su içmeye iner... Ekho'yu redden Narkissos’un kalbi, suda gördüğü bir surete âşık olur... Aslında o yüz Narkissos'un sudaki kendi yansımasıdır fakat o bunu farkında değildir… Dillere destan güzelliğini bir başkası zanneden Narkissos o günden sonra her zaman suyun kenarına gelerek sevgilisini yani kendisini uzun uzun izler... Bir gün sevgilisine dokunmak için eğildiğinde ise suya düşüp boğulur… Ölü bedeni suda kaybolurken, bedeninin yerinde, "nergis" çiçeği açar… O gün bugündür, boynu büküktür nergis çiçeklerinin…
Bugün, bu mitolojik hikâyenin yansımalarını sanal âlemde bizler yaşıyoruz…
Günümüzde hemen hemen herkesin sanal alemde bir profili var ve o profil üzerinden ölümsüzlük ve beğenilmek arzumuzu farkında olmadan paylaşımlar yapıyoruz… Üstelik “Ben kimsenin paylaşımını beğenmeyeyim ama herkes benim paylaştıklarımı beğensin…” düşüncesinin altında yatan bencilliğimizin dışa vurumu ile…
Birçoğumuz yabancı ismi ile “selfie”, sonradan Türkçemize uyarlanan öz çekim olarak adlandırılan kendi fotoğraflarımızı paylaşıp takipçilerimizin beğenisine sunuyoruz kendimizi… Bir nevi Narkissos misali yansımamıza âşık bir halde, telefonlarımızda görünen suretlerimizi içimizden gelen ama dışardan duyulmayan bir sesle “Beni takdir edin, beni beğenin” duygusu ile paylaşıyoruz… Aslında kendimizi sevmediğimiz için başkalarının bizi sevmesine ihtiyaç duyduğumuzu bu yol ile gösteriyoruz… Kendimizi beğenmek ile kendimizi sevmek arasındaki farkın bilincinde olmadan…
Bu davranışın arkasında bir de ünlü olarak ölüm korkusunu yenip, ölümsüz olabilme isteği var elbette…
Her paylaşımda yapılan beğenileri, yazılan yorumları oturup sayıyoruz çünkü ne kadar çok yorum ve beğeni var ise o kadar ünümüz artıyor diye düşünüyoruz… Ünlü olduğumuzda ise bir gün bedenimiz ölse de, varlığımız var olmaya devam edecek ve ölümü böylece yenebileceğimizi hissediyoruz…
Hal böyle olunca, bugün birçoğumuz başımız dik görüntümüzün altında, boynu bükük duran nergis çiçeği ruhumuzu saklıyoruz aslında…