YA YANLIŞ HATIRLIYORSAK
Hafıza; her hangi bir bilginin yaşayarak, gözlemleyerek, hissederek beyne kaydedilmesi, akılda tutulması ve gerektiğinde hatırlanmasıdır... Başka bir ifade ile yaşadığımız anıların depolanmasıdır…
Kimimiz hafızamızın çok zayıf olduğundan şikâyet edip, hayıflanırız; kimimiz ise hiçbir şeyi unutmadığımız, her şeyi çok net hatırlamamız ile övünürüz…
Hatırlamak deyip geçmemek gerek öyle ki, gün içinde rutin işlerimizi dahi hatırlama kabiliyetimiz sayesinde yapıyoruz… Otuz gün yemek yemeyi, dört gün su içmeyi unutsak ölürüz mesela… Ya da bir bardağın, kalemin, bıçağın vs ne işe yaradığını unutsak yaşam ne kadar da zor olur…
Günlük rutin işlerin dışında bir de zekâmızı ispatlamak için hafızamızı kullanırız… Her hangi bir konu da “Bak sen unuttun ama ben hatırlıyorum” diyen bakışlarımız vardır karşımızdaki kişiye ya da “Hayır, o olay senin anlattığın gibi değil benim anlattığım gibi oldu” diye inatlaştığımız zamanlar…
Bir de hafiyelik için kullanırız hafızamızı… Birinden şüphelendiğimiz zaman “Eee bugün ne yaptın?” diye sorarız... Sorunun muhatabı da bir bir anlatır o günü… Aradan biraz zaman geçer aynı soruyu, belki aynı belki de biraz değiştirip yeniden sorarız… Muhatap kişi, yine anlatır… Olur da sıralamada bir şey atlar, bir şeyi fazladan ekler ya da çıkarırsa, “Hah işte yakaladım seni! Geçen gün böyle anlatmamıştın…” diye fırça atarız…
Peki, yanlış ya da eksik hatırlamak bu kadar kötü mü? Belki de, o çok güvendiğimiz “Benim ki fil hafızası” diye övündüğümüz kendi hafızamızda sorun var…
Açıkçası geçtiğimiz günlerde, okuduğum bir makale sonrasında hafıza ve hatırlamak konusunda ilişkilerimi yormamak gerektiğine dair bir karar aldım… Çünkü makalede, beynin çalışma sistemi gereği anıları yanlış ya da eksik hatırlama olasılığının çok yüksek olduğunu ve hatta aynı anıyı her hatırladığımız da farklı detaylar ekleyip çıkardığımızı yazıyordu…
Çoğumuz, yaşadığımız bir olayı hatırlamak istediğimiz zaman hafızamızda o tarihe gidip, geçmişten bir kesinti halinde zihnimizde yeniden canlandırdığımızı zannederiz… Oysa o iş öyle değilmiş…
Sandığımız gibi bir film makarasını geri sarıp o ana geri dönmüyoruz… Yaşadığımız her olayın kokusu, renkleri, kişileri, yeri, zamanı gibi bilgiler beynimizin ayrı bölümlerinde kayıt altına alınıyor… Vakit, hatırlama vaktine geldiğinde beyin o tarihte kaydedilen her şeyi ortaya koyuyor ve süreç burada başlıyor…
Makale de şöyle yazıyor “Geçmişi hatırlamaya çalışırken beynimiz, o kutucukların içine depoladığımız olması en muhtemel detayları seçerek olayı yeniden zihinde canlandırmaya çalışıyor… Bu sırada beynimiz bilgi ayıklama ve test etme konusunda birçok şey yapıyor... İlgili anıların ne kadar güçlü olduğunu kontrol edip ilgisiz olanları bastırıyor… Bu süreçte ortaya çıkan her şey insanlar açısından her zaman doğru olmayabiliyor... Kazara yanlış bilgiyi çekip hiç olmamış şeyleri içeren “yanlış anılar” üretebiliyoruz… Sağlıklı beyinlere bile yanlış anılar yerleştirmek oldukça kolay aslında…”
Hal böyle olunca, bu bilgiyi öğrendiğimden beri ilişkilerimde, üzerinde tartıştığımız konu çok önemli değil ise “Sen haklısın” deyip geçmeyi tercih ediyorum… Yaşadığım her hangi bir durumun, ileride bana lazım olabileceğini düşünüyorsam da, bir şekilde kayıt altına almaya çalışıyorum…
Bir de konunun bir başka boyutu var… Geçmiş yanıltabilir, gelecek ise muallak o zaman en güzeli anı yaşamak…