C.T.S
Söz yitimi, beynimizin konuşma ve anlama bölümlerinden bir ya da bir kaçının zarar görmesi sonucu oluşan işlev yitimidir... Bir nevi konuşamamak, algılayamamak gibi… C.T.S yani celbedilmiş toplumsal söz yitimi ise beyinde herhangi bir hasar olmaksızın, yaşanan iletişim sorunu durumudur diyebiliriz…
Prof. Dr. Sinan Canan celbedilbilmiş toplumsal söz yitimini “Yazılışı ve okunuşu aynı olan kelimelerin taban tabana zıt anlamlarda algılanmasına sebep olabilen, toplumsal katmanların iletişim yollarını ciddi oranda kapatan, belirgin bir rahatsızlık veya beyin hasarı ile doğrudan ilişkisi bulunmayan, bilinçli olarak farkında olmasak da günlük yaşamımızı derinden etkileyen bir toplumsal zihin hastalığıdır.” Sözleri ile ifade ederken, Yazar Alev Alatlı ise konu ile ilgili “Ülkemizde insanların, söylenenleri söylendiği biçimde anlamadıkları; ağızlarından çıkanı formüle edemedikleri, söylemek istediklerini, istedikleri gibi söyleyemedikleri bir duruma itilmiş olduklarını görüyorum.” Açıklamasında bulunuyor.
Celbedilmiş toplumsal söz yitimi ile ilgili günlük hayattan örnekler verebilirsek sanırım daha anlaşılır olacaktır…
Bugün en basit örnek, para hesabında bile C.T.S ile karşı karşıya kalıyoruz… Örneğin 30.000TL ye aldığımız arabamızın fiyatını, hala Türk Lirasından atılan altı sıfıra alışamamış olan beynimiz sayesinde “30 milyara aldım” deyince sohbet ettiğimiz kişinin hesabı birden karışıveriyor… Zira günümüzde 30.000 Türk Lirası ile 30 milyar arasında çok ciddi bir rakamsal farklılık var…
Bunun yanı sıra dilimize sonradan katılan, internet dili, plaza dili gibi kavramlar toplumsal iletişimimizi oldukça zorluyor… Aynı ülkede ama ayrı iki kesimde yaşayan kişiler, bir araya geldiğinde iletişim kopuklukları yaşıyor… Anlamlarını bilmediğimiz kelimelerle muhatap kaldığımızda, karşımızdaki insanın ne söylediğini ancak kendi kavramlarımız ile anlayabiliyoruz belki de sadece anlamaya çalışıyoruz… Hatta bazı durumlarda, cümle içindeki Türkçe görünen ancak Türkçe olmayan kelimenin, beynimizde önce çevirisini yapıp ardından idrak etmeye çalışıyor üzerine bir de cevap vereyim diye cebelleşirken beynimiz birden kitlenip kalıyor… Hele bir de “O demek?” sorusuna izin vermeyen yüksek egomuz mevcut ise iletişim, iletişimden çıkıp eziyete dönüyor…
İnsanların kullandıkları lisan, dünyada var olan her şeyi anlamak için kullandığı en önemli araçtır... O lisan yani ana dilimizdeki kelimeler anlamını yitirmeye başladığında, onunla birlikte her şey anlamını yitirmeye başlar…
Şöyle düşünün, ağaç dediğimiz zaman zihnimizde bir ağaç görüntüsü belirir ancak Türkçe bilmeyen birine ağaç dediğinizde, neyi kastettiğinizi anlamadığı gibi aynı ağaç görüntüsü onun zihnine yansımayacaktır… Ya da tam tersi bir örnek verelim… İngiltere’de bir restorandasınız ve garsona kendi lisanınız ile çorba istediğinizi söylediniz… Sizce o çorba gelir mi?
Daha önce de yazmıştım dil, bir milletin bel kemiğidir diye... Yukarıda verdiğimiz örnekleri maalesef biz aynı dili konuştuğumuz toplumda sorun olarak yaşıyoruz… Hatta öyle bir boyuta geldik ki günlük rutin işlerimiz dahi bu ve benzeri uygulaması kolay, etkisi büyük sorunlar yüzünden aksıyor…
Bugün itibari ile kurduğunuz cümlelerde kullandığınız kelimeleri dikkatli seçerseniz, hayatınızda ki sorunların büyük oranla çözüldüğüne şahit olacaksınız… Sihirli bir değnek değmişçesine problemleriniz bir bir çözülmeye başlayacak ;) Yeter ki bir toplumda aynı lisanı kullanmaya devam edelim…